YTB’nin Varlık Sebebi Yurtdışında Yaşayan Türklerdir
Avusturya’da yayın yapan Yeni Hareket Gazetesi’ne açıklamalarda bulunan YTB Başkanı Mehmet Köse, Türkiye’nin yurtdışındaki vatandaşlarına verdiği önem ve önceliğin her geçen yıl daha da arttığına dikkat çekti. Köse, 2010 yılında kurulan Başkanlığın adından anlaşılacağı üzere en önemli varlık sebebinin ‘yurtdışında yaşayan Türkler’ olduğunun altını çizdi.
Avusturya’da yayın yapan Yeni Hareket Gazetesi’ne Başkanlığın faaliyet alanlarından güncel konulara kadar geniş bir yelpazede görüşlerini ifade eden Başkan Köse, yurtdışındaki vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde etkin ve aktif olmaları aynı zamanda Türkiye ile olan bağlarını muhafaza etmeleri noktasında çalışmalar yürüttüklerini dile getirdi.
Kuruluşundan itibaren Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın Yurtdışındaki Türkler için yaptığı çalışmaları bize anlatabilir misiniz?
Başkanlığımız dünyanın 150 ülkesinde mukim, sayıları 6.5 milyonu aşan yurtdışı vatandaşımıza, köklü tarihî, dinî ve kültürel bağlarımızın olduğu kardeş topluluklara ve dünyanın dört bir yanından eğitim almak için ülkemize gelen uluslararası öğrencilere yönelik çalışmalar yapmak üzere bir koordinasyon kurumu olarak 2010 yılında kurulmuştur.
Yurtdışı vatandaşlarımızın kimliklerinin korunması, anavatan ile aidiyetlerinin muhafaza edilmesi, bulundukları toplumdaki statülerinin yükselmesine katkı sağlanması ve ülkemizdeki haklarına ve kamu hizmetlerine erişimlerinin kolaylaştırılması hedeflerine yönelik çalışmalarımız devam ediyor.
Bu çalışmalar kapsamında şimdiye kadar; Haftasonu Okulları ve Türkçe Eğitici Yetiştirme Programı gibi çift dilli eğitimin ve Türkçe eğitiminin desteklenmesi çalışmaları, Yurtdışı Vatandaş Bursları, Türkiye Stajları ve İnsan Hakları Eğitimi gibi eğitim programları, Türk diasporasına yönelik olarak seçimlerde oy kullanma hakkı verilmesi, dövizle askerlik bedeli ve pasaport harcının düşürülmesi, yabancı ülkelerde alınan boşanma kararlarının basit usulle tanınması, Mavi Kart hamillerinin ülkemizdeki işlemlerinin kolaylaştırılması gibi idarî ve yasal işlemler ile diaspora gençlerinin Türk üniversitelerinde harçtan muaf tutulmaları, gençlerimizin kendi kültürlerini tanımaları ve kişisel gelişimine katkı sunulmasını sağlayacak çeşitli kültürel geziler, liderlik ve staj programları gibi faaliyetler gerçekleştirilmiştir.
Türk diasporasının bulundukları ülkelerde siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda daha aktif ve etkili olabilmeleri için neler yapılabilir sizce?
Yurtdışı Türkler modern manada henüz 50 sene gibi çok kısa bir göç tarihine sahip, nitelikleri ve hedefleriyle barışçıl değerler üzerinde birleşen bir toplumdur. Uluslararası diasporalarla mukayese edildiğinde oldukça kısa olan geçmişine rağmen son yıllarda Türkiye’deki politika yapıcıların öncelikli konularından birisi olmuştur. Adından da anlaşılacağı üzere Başkanlığımızın en önemli varlık sebebi ‘yurtdışında yaşayan Türkler’dir.
Diasporaların hem yaşadıkları ülkelerde hem de köken ülkelerinde etkili olabilmelerinin özellikle iki açıdan kuvvetli olabilmeleriyle çok yakından ilişkili olduğunu düşünüyoruz. İlki yaşadıkları ülkelerde sosyal, siyasal ve ekonomik olarak etkin ve aktif olmaları, ikincisi de anavatanlarıyla bağlarını muhafaza etmeleri. Zaten Başkanlığımız da tüm faaliyetlerini bu iki hedef doğrultusunda gerçekleştirmektedir. Onları bulundukları ülkelerde aktif bireyler kılacak aynı zamanda da anavatanlarıyla aidiyetlerini güçlendirecek projeleri destekliyoruz. Tabii bu projelerin hedefine ulaşabilmesi için vatandaşlarımızın da bu süreçlere aktif katılımları büyük önem arz ediyor. Böylelikle siyasal, ekonomik ve kültürel alanlarda vatandaşlarımız daha etkin roller üstlenirken aynı zamanda yaşadıkları ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilere de olumlu katkı sağlayacaklardır.
Yurtdışında Türkçe yayın yapan medya organlarına yönelik bir çalışmanız var mı? Türkiye’deki kamu kuruluşlarının yurtdışında ilan verebilmesine imkân sağlamak üzere bir kanun tasarısı çalışmaları olduğunu duyduk. Konu hangi aşamada?
Yurtdışındaki yerel medyamızın durumunu yakından takip ediyoruz. Hem yaşadıkları ülkelere, hem de ülkemize ilişkin yaşadıkları sorunları tespit etmek amacıyla yaptığımız çeşitli çalışmalarla temel sorunlar tespit edilmiş ve sorunların çözümü için bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Sizin de bahsettiğiniz gibi mevcut mevzuata göre Türkiye’deki kamu kuruluşları yurtdışında ilan veremiyorlar. Bunun değişmesi için Başkanlığımız gerekli yasal değişiklik önerilerini sunmuştur ve süreci takip etmektedir.
Ayrıca yıl boyu Avrupa’daki çeşitli ülkelerde yurtdışındaki vatandaşlarımız tarafından kurulmuş medya kuruluşlarında çalışanlar, sivil toplum kuruluşlarında iletişim alanında çalışan kişiler ve iletişim alanına ilgi duyanların iletişim alanında bilgi ve yetkinliklerini geliştirebilmeleri için çeşitli programlar planlıyoruz.
Avusturya gündemini yakından takip ettiğinizi biliyoruz. Avusturya’daki Türk diasporasının temel sorunları ve beklentilerine ilişkin görüşleriniz nelerdir?
50 yılı aşkın süredir Avusturya’da yaşayan vatandaşlarımız, ülkeye ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda ciddi katkılarda bulunmuş ve Avusturya toplumunun önemli bir unsuru haline gelmiştir. Ancak buna rağmen, ülkede yaşayan yabancı kökenliler ve Türk diasporasının büyük çoğunluğunun eğitim ve çalışma hayatı başta olmak üzere halen Avusturya kökenlilerin sahip olduğu konuma sahip olmadığı ve ayrımcılığa uğradıkları gözlemlenmektedir. Son dönemde ise Avusturya siyaseti ve kamuoyunda Türkiye ve ülkede yaşayan Türk diasporasına ilişkin söylemler bu ülkede yaşayan vatandaşlarımızı olumsuz etkilemektedir. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi Avusturya’da ciddi bir sorun haline gelmiştir. Viyana’da 2018 yılının ilk yeni doğanı olan Asel bebek haberleştirilince sosyal medyada ırkçı ve nefret içerikli söylemlere maruz kalmıştır. Bu tür ayrımcılık ve ırkçılığa karşı duruş sergileyenlerin olması ise memnuniyet ve umut vericidir.
Avusturya’da yaşayan yabancı kökenli kişilerle Avusturya kökenli kişilerin eğitim hayatında ciddi farklılıklar bulunmaktadır. Ülkede yaşayan yabancıların büyük çoğunluğu ‘Mittelschule’ ve sonrasında mesleki eğitim veren ‘Politeknik meslek okulu’ türlerine gitmekte; sadece %7’si genel eğitim veren ve üniversiteye hazırlayan liselere devam etmektedir. Avusturya’daki vatandaşlarımız Türk STK’larca işletilen ve ülkenin müfredatına uygun eğitim veren anaokulları ve okullar üzerinde 2017 yılından bu yana ciddi bir denetim ve baskı olduğunu ifade etmektedir. Türk STK’ların eğitim alanlarına eğilmeleri ve çocuklarımızın gelecekte daha iyi yerlere gelmesini sağlaması en başta Avusturya için bir kazançtır. Bu bağlamda eğitim hayatındaki çeşitlilik ve çift dillilik tüm dünyada olduğu gibi Avusturya’da da bir sorundan öte bir fırsat olarak değerlendirilmelidir.
Avusturya’da bulunan yabancı kökenliler ve vatandaşlarımızın işe alımlarda ayrımcılığa uğradıkları bilinmektedir. Avusturya kökenli vatandaşlar arasında işsizlik oranı % 8 civarında iken, bu oran Türk diasporasında % 19 ile iki kat fazladır. Bu durum özellikle gençlerimizin meslek edinme ve işe alımlarda halen ayrımcılığa uğradıklarının bir göstergesi niteliğindedir. Avusturya’da ayrımcılığın önüne geçilmesi amacıyla birçok yasal düzenleme bulunmaktadır. Ancak buna rağmen Avusturya’da okulda, meslek eğitim yeri bulmada, istihdamda, ev aramada ve benzer toplumsal alanlarda yabancı kökenli kişilere yönelik bireysel ve kurumsal ayrımcılık halen devam etmektedir. Ayrımcılığa maruz kalan vatandaşlarımızın ülkedeki ayrımcılık kurumlarına başvurularda bulunmaları, gerekli durumlarda kanun yollarını kullanmaları ve sorunları çözüme kavuşturulmak amacıyla konuyu kamuoyunun gündeminde tutması önemli görülmektedir.
Mart 2017 tarihinde Avusturya tarihinde ilk kez Entegrasyon Kanunu kabul edilmiş ve yasal olarak ülkede ikamet eden yabancıların Avusturya’daki hukuki statüleri, hak ve yükümlülükleri konularında önceki yasalara göre ağırlaştırıcı düzenlemeler getirilmiştir. Ülkede ilk kez ‘entegrasyon’ kavramı yasal olarak tanımlanmıştır. Ancak tanımlamanın tek taraflı olarak Avusturya değerlerine vurgu yaptığı görülmüştür. Entegrasyondan bahsedilirken sadece tek taraflı olarak bir Avrupa ülkesi olarak Avusturya’nın değerlerinden bahsedilmesi, diğer uluslararası metinlerde yer alan kişilerin kültürel kimliklerini ve aidiyetlerini koruyabilmesi ve entegrasyonun aynı zamanda bir kabul süreci olduğu konusuna yer verilmemesi şaşırtıcıdır. Tüm bunların yanında Entegrasyon Yasası Avusturya vatandaşlığına geçilmesini ise entegrasyon sürecinin başarılı bir şekilde tamamlanmış olduğunun göstergesi olarak açıklamaktadır. Birçok devlet çifte vatandaşlığı ve bu şekilde ülkelerinde entegrasyon sürecinde kişilerin aidiyetlerini uyruk bakımından da muhafaza etmesine imkan tanırken, Avusturya’da çifte vatandaşlığın prensipte yasak olması nedeniyle, kişilerden orijin uyruklarını yasal anlamda da geride bırakmaları gerekmektedir. Oysaki birden fazla aidiyeti kabul eden ve bunları kültürel anlamda da zenginlik olarak gören kişilerin bu aidiyetlerini vatandaşlık bağı ile de pekiştirmeleri küreselleşen dünyada insanın doğasına uygun olanıdır.
Bir diğer önemli sorun, Avrupa’daki genel eğilimle aynı minval üzere Avusturya’da yaşayan Müslümanların son yıllarda haklarını kısıtlayıcı politikalara maruz kalması ve toplumdan ayrıştırılmalarıdır. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Avusturya, Batı Avrupa'daki ülkeler arasında İslam’ı din olarak resmen tanımış ilk ülkedir. Avusturya, Müslümanların dinî hürriyetlerini 1912 yılındaki "Tanıma Yasası" (Anerkennungsgesetz) ile vermiş ve bu yasaya dayanılarak 1979'da Avusturya İslam Toplumu (IGGiÖ) kurulmuştur. Avusturya’da ayrıca, Alevilik bir inanç toplumu olarak resmen kabul edilmiştir. Ancak 2015 yılında yenilenen İslam Yasası her ne kadar Müslümanlara bireysel anlamda belirli alanlarda haklar tanımış ise de, birçok düzenlemenin diğer dini cemaatlerle kıyasla sınırlayıcı ve ayrımcı olduğu görülmektedir. İslam Yasası bu haliyle Müslümanların belirli haklarını teminat altına alırken onları bireysel ve kurumsal anlamda zan altında bırakmıştır.
Dünyada artan terör saldırıları ve aşırı sağ popülist söylemler neticesinde, Avusturya’da Müslümanların toplumsal hayatta artar şekilde önyargıyla karşılandıkları, dışlandıkları ve hatta sözlü ve fiziksel saldırılara maruz kaldıklarını takip etmekteyiz. Bu durum karşısında bireysel ve kurumsal anlamda tepkisiz kalmak ve hukuki mekanizmaları devreye sokmamak hem Avrupa'nın değerlerine hem de evrensel insan hakları ilkelerine aykırıdır. Bu konunun hem Avusturya hem uluslararası gündeminde hak ettiği ilgiyi görmesi, yetkililerin daya duyarlı olması Avusturya’da yaşayan vatandaşlarımızın haklı beklentisidir.
Başkanlığınız görev alanına giren konularda yurtdışındaki STK’larla nasıl bağlar geliştirmeyi hedeflemektedir?
Avusturya’daki Türk diasporası içerisinde farklı dini, etnik veya siyasi görüşler temelinde yüzlerce STK’lar bulunmaktadır. Ayrıca, yeni nesiller arasında üniversite öğrencileri ve mezunlarının artması dolayısıyla, öğrenci-akademisyen dernekleri ile çeşitli fikir dernekleri hem sayı hem de nitelik olarak ciddi gelişme göstermiştir. Başkanlığımız Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi bir kurumu olarak anavatanla bağı olan, bölücü ve terör faaliyetleri içerisinde veya destekleyici mahiyette olmayan kuruluşların tamamı için erişebilirdir. Başkanlığımızın bireysel ve kurumsal programlara ve projelerine başvuruları internet üzerinden ve objektif kriterler çerçevesinde alınmaktadır.
Ayrıca yurtdışı vatandaşlarımıza ilişkin çalışmaların koordinasyonunu sağlamak ve etkinleştirmek üzere Yurtdışı Vatandaşlar Danışma Kurulu yapılanması yeniden düzenlenmiştir. Buna göre Türkiye ve yurtdışı olmak üzere iki farklı çalışma mekanizması kurulacaktır. Yurtdışı vatandaşlarımıza sunulan Türkiye’deki kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi için Türk kamu kurum ve kuruluşları ile sürekli çalışma mekanizması yapılandırılacaktır. Ayrıca ülkelerde vatandaşlarımızın yoğun yaşadığı bölgelerde olmak üzere, Başkanlığımızca belirlenen konulara göre ve konu özelinde olmak üzere birçok STK temsilcisinin katılacağı danışma kurulları hayata geçirilecektir. Bu doğrultuda gerekli mevzuatın oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatılmıştır. Bu yeni mekanizmayla alanda faaliyet gösteren STK’larımızla işbirliği ve istişarelerimizi geliştireceğimizi ve sonuç olarak Türk diasporasının sorunları, ihtiyaçları ve beklentilerini en etkin şekilde karşılayabileceğimize inancım tamdır.